"Ben deniz kenarındaki odamda, / Pencereye hiç bakmadan / Dışardan geçen kayıkların / Karpuz yüklü olduğunu bilirim."

Kararıyor bazen de uçuşanlar. Göz aynı göz, boşluk aynı boşluk. Ama kararıyor işte lanet. Hava kapanıyor sonra. Sertleşiyor rüzgar. Kafamdaki Don Kişot şapkamı uçuruyor. Üşüyor kafam. Zangır zangır titriyor. Dünyanın en yalnız çocuğuyum ben. Sümüğüm akıyor. Çirkinim. Herkes çirkin. Her şey çirkin.
Benim dünyamda, mutluluğu tanıyan insanlar var. Bazen günlerce bende kalırlar. Canları sıkılır bazen. Seyahate çıkarlar. Mutlu anlarının fotoğraflarını gönderirler bana. Gözümü kapattığımda gelen renkli parıltılar onlardır işte. Bak, burada pembe kraliçe ile yat gezisindeyiz yazar birinin arkasında, içkilerimiz buz gibi. Burada okyanus üzerinde vals yapıyoruz yazar diğerinde, ayakkabılarımız çilekten. En güzeli, gökyüzünü turuncuya boyadığımız gündü, yazar ötekinde, değişiklik her zaman iyi değil midir?
Bir gün Don Kişot şapkamı bulduğumda, kafama takıp, yeniden sevinçlenmek için, binbir umutla kapattım gözümü sımsıkı. Bekledim. Ama gel gör ki, hiçbir şey gelmedi.
Ne renkli parıltılar ne de titrek bir karanlık..Tüm varlığımla odaklanmamış mıydım ben, başımda berem, elimde sarı madenden boru?
Boşluk vardı, sade ve sadece boşluk. Ona yüklediğim anlam hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Büyük bir boşluktu bu. Ben yoktum. Fotoğraflar da yoktu.
Gözümü kocaman açtım korkudan. Renkli ya da karanlık tablolar tanıdıktı ama boşluk yeni bir şeydi. Orada olduğunu bilip, duyumsamaktan imtina ettiğim bir şey. Tadı kötüydü, yüzümü buruşturup, ellerimi çırparak hızlıca attım kafamdan şapkamı da.
Herkesin kendi boşluğu içindeydi. Kimininki düpedüz boşluktu. Gelen olduğu gibi çıkar giderdi derin bir metanetle. Kimininkiyse dumanlıydı. Birikmiş kalıntıları temizlerken, uğultuyla kalkan tozdandı duman.
Sen hazır değilmişsin daha, dedi şapkam; boşluğu gördüğünde korkmasaydın, açacaktı yeniden güneşin. Güneşi değil, gözünün önündeki yalanını görmeyi tercih ettin. Boşluğumu sevmek ve ona alışmak için ondan çaldığım zamana ihtiyacım var dedim. Ruhumun faranjiti azar, tozlu odalara giremem ki ben. Böylece savdım bu hayattaki sıramı da. Hava kapanıverdi sonra, uçtu gitti uzaklara güzel şapkam.
Yorumlar
Yorum Gönder